Biz ülke olarak yapacağımız yâda planladığımız bir şeyin fizibilite çalışmasını yapmadan işe koyuluruz. Kervan yolda düzülür misali. Zannediyorum bu söz sadece bizim için geçerlidir. Bunun böyle olmayacağını aslında yakın tarihimizden biliyoruz. Sürekli değişen kanunlar, yönetmelikler. Yok, bu olmadı tekrardan değiştirelim çabaları. Mevcut 1982 Anayasamız yamalı bohçaya dönmüş durumda. Ne yenisini yapabiliyoruz ne de değiştirdiklerimize bir standart getirebiliyoruz.
Malum, başlığımız İş Sağlığı ev Güvenliği Kanunu olunca ve de naçizane bizde bu işin hem uzmanı hem de İGUDER (İş Güvenliği Uzmanları Dayanışma Derneği) başkanı olunca konuya ilişkin kanaatlerimizi yazmak istedik.
Kabul tarihi 20.06.2012, Resmi Gazetede yayınlama tarihi 30.06.2012 kanun numarası 6331 olan İş Sağlığı ve Güvenliği kanununda bir sıkıntı mı vardı?
Evet, sorulması ve sorgulanması gereken aslında bu. Temel amacı “ işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi…” olan yasamız ne oldu da daha başlamadan bitim noktasına geldi. Yasanın muhatabı olan sacın üçayağı dediğimiz “Devlet, İşveren ve Çalışan” üçlemesinde görülenlerden hiç birinde bu gerçek anlamda hayat bulamadı. Devlet sürekli erteleme ile zaman kazanmaya çalıştı, işveren bunu asla kabul etmedi, çalışan kesimde bunu bir hayal ürünü olarak gördü.
Oysa 6331 Sayılı İş Sağlığı ev Güvenliği Kanunu insancıl, düzenleyici ve gerçek anlamda iş hayatına reform niteliğinde olan değişimlerinden söz ederken bir anda bazı çevrelerce RANT haline getirildi. Her platformda konuştuk. Bunun böyle devam etmeyeceğini, önlem alınmazsa bu işin aslından sapacağını dile getirdik, yazdık, yetkililere söyledik, söyledik, söyledik… Şuan gelinen nokta tam anlamıyla bir hayal kırıklığı.
Gariban ülkemin okumuş aydınlarına öyle bir umut pompalandı ki, herkes neyi var neyi yok sattı. Evladını eğitim kurumlarına gönderdi. Hani ücretlerde öyle böyle değil yani 3000,2500, 2200, 2000 TL gibi ve buda 1,5 ayda ödenen bir ücret idi. Öyle ya yıllarca okul sıralarında dirsek çürüten evlatlarımız okul bittince bu seferde iş arayışlarına başladı. KPSS dendi, mülakat dendi, yok tecrübe dendi. Evet her şey dendi ama bir tek yüreği saf, onurlu ve gurulu evladımıza sen ne istedin denmedi.
6331 İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu da tam bu esnada bir can simidi oldu. Herkes uzman olacağım hayaline kapıldı. Nihayet artık kendimi ifa edebileceğim, ekmek parası kazanabileceğim bir işim olacak diye düşündü. Fakat garibanımın bu hayalide fazla sürmeyecek tez elden bitirilecekti. İlkin uzmanların bireysel çalışmalarının önü kesilecek, OSGB’lerin kucağına itilecekti. Etik çalışmayan, para kazanmak için her şey mubah gözüyle bakan OSGB’ler yani Kırmızı KOD’lu OSGB’ler eleman arayışlarını sürdürürken Doktor arkadaşlarımıza mesai arkadaşı diyecek, uzman arkadaşıma pazarlamacı muamelesi yapılacaktı.
Bu süreç bence daha başlamadan bitti. Yasanın açıklarını iyi kullanan bu RANT’ iyeci kesim yaptıkları uygulamalarla bu işi HADIM ettiler. Uygulamada uzman artık adam yerine konmuyor, işveren yapılan tespitleri beğenmiyor sözleşmeyi fesh etmekle tehdit ediyor olacak. Yapılacak Risk Analizi kesinlikle işverenin beğeneceği bir şekilde olmalı, planlama onun istediği doğrultuda olmalı, uzman pek fazlada ortam gözetimi yapmayacak türden olmalı anlayışı maalesef gelişti. Maalesef diyorum çünkü bir işyerine 22 TL, 40 TL, 60 TL fatura kesen bir OSGB sizce gerçek anlamda hizmet götürme şansı var mıdır? Uzmanın yâda işyeri hekimin kendi işini yapma şansı var mıdır?
Sosyal paylaşım sitelerinde okuduğumuz bazı yazılarda A sınıfı uzman arkadaşımıza bu teklif edilmiş, B sınıfı arkadaşımıza şu teklif edilmiş hele C sınıfı uzman arkadaşlarımıza teklif eldenler yazılmıyor bile. Siz bir durun bakalım, şuan en güzel günlerdesiniz çok değil iki yıl sonra artık sınıf farkı da kalmayacak. Piyasa sözüm ona A sınıfı ve B sınıfı ile dolup taşacak. Şuan size verilen rakamların çok aşağılarında teklifler alacaksınız. Bir defa uzman olarak duruşunuzu sergilemeniz gerekir sınıf olarak değil.
PEKİ ÇÖZÜM NEDİR?
- Bence OSGB’ler öncelikle fatura bazında denetlenmelidir. Bunların ayıklanması sağlanılmalı sonrasında işin dokümansal ve saha boyutun bakılmalı.
- Sayıları 100 bini bulan uzmanların bir şekilde devlette istihdamı sağlanmalıdır.
- Kamu kurumlarında kesinlikle sadece işi, iş güvenliği uzmanı olan kişiler istihdam edilmelidir.
- Yönetmelikler tekrardan gözden geçirilmeli ve revize edilmelidir.
- Uzmanların ücretleri kesin bir şekilde belirlenmeli ve onun üzerinden fatura edilmelidir.
- Uzmanların ücretleri devlet tarafında oluşturulacak bir havuzdan ödenmesi sağlanmalıdır.
- Etik davranmayan OSGB’ler hızlı bir şekilde tespit edilmeli ve gerekli önlem alınması sağlanmalıdır.
- Uzman sayıları ülkenin 15 yıllık ihtiyacını karşılayacak şekilde artmış durumdadır. Bunu bir şekilde önü kesilmelidir. Uzman enflasyonu yaşanmamalı ve bu olumsuz durumun biran önce önüne geçilmelidir.
- OSGB’lerin her ilin ihtiyacına göre sayı sınırlaması getirilmelidir.
- OSGB’lerin ortakları kesinlikle uzman ve doktor olması sağlanmalıdır.
BİRLİK OLALIM, GERÇEK ANLAMDA UZMANLARIN SESİ OLAN İGUDER’DE BİRLEŞELİM. Bizim için uzmanlık kutsal bir görevdir. Ne reklam peşinde olduk ne kendimizi ön plana çıkardık.
Bir sonraki yazımda görüşünceye dek Allah’a emanet olun.
BÜTÜN UZMAN ARKADAŞLARIMA SAYGI VE SEVGİLERİMİ SUNUYORUM.